“Yıldızların yerlerine yemin ederim ki eğer bilirseniz, bu gerçekten büyük bir yemindir. “
Vakıa Suresi 75. Ayet

MARS’IN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ
Çıplak gözle de çok iyi görülen ve yüzeyinin renginden dolayı kızıl gezegen olarak bilinen Mars, Dünya’nın yörüngesinin dışında kalan ilk gezegendir. Küçük ve çok soğuk olup, birçok bakımdan Dünya’yı andırır. Kutup bölgeleri mevsimlerle beraber farklılık gösterir. Yeryüzünde eskiden nehirlerin ve volkanik faaliyetlerin olduğuna dair izler vardır ve çok eski zamanlardan beri Marsta yaşam formlarının olduğuna dair şüpheler olmuştur. Kendi ekseni çevresinde dönüş süresi Dünya’nınkinden çok az uzun olduğundan Mars gününün süresi Dünya gününe yakındır. Dünya’da olduğu gibi Mars gezegeninde de yıl boyunca mevsimlerde belirgin farklılıklar gözlenmektedir. Mars’ın kütlesi Dünya’nın kütlesinin 10/1’i kadardır, yer çekimi kuvveti zayıf ve atmosfer yoğunluğu Dünya’nın atmosferinin 100/1’i kadardır. Atmosferini saran karbondioksitin zayıf olmasından dolayı sera etkisi oluşturamaz ve bu gaz kışın özellikle kutup bölgesinde katı halde yazın ise gaz halinde olmaktadır. Sıcaklıktan kaynaklı çok büyük termik farklılıklar atmosferik gelgitlere neden olur ve akımlar çok fazladır. Mars’ın atmosferi hareket halinde olduğu zaman muazzam kum fırtınalarına neden olur ve demir oksitten oluşan kırmızımsı renkte bir tozla kaplanır. Birkaç milyar yıl önce gezegende nehirler olduğu düşünülmektedir. Kuzey yarım küresi kırmızı kayalarla kaplı düzlük ve çöllerden, güney yarım küresi çok engebeli ve meteor kaynaklı sayısız kraterle kaplıdır. Mars’ın iki uydusu vardır Phobos (Korku) ve Deimos (Dehşet)[1].
MARS’IN DİNLER VE MİTOLOJİDEKİ YERİ
Ares savaş tanrısı ve muhariplik ruhuydu. Pek sevilen bir tanrı değildi ve savaşın acımasız ve kanlı yönlerini temsil ederdi. Savaşa giderken yanında kız kardeşi Eris (anlaşmazlık), oğulları Deimos (korku) ve Phobos (panik) bulunurdu. Ordularla ve muharebelerle bağlantısının yanı sıra iç savaş, ayaklanma ve şiddetle de ilişkilendirilirdi. Aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite ile gönül ilişkisinden olan birkaç çocuğu vardır. Deimos, Phobos, Eros (arzu) ve Harmonia (uyum). Savaş tanrısı olmasına rağmen kız kardeşi Athena ondan daha üstündü. Troya Savaşında Ares’in yanında dövüştüğü Hektor’a karşı Yunan kahramanı Diomedes’i desteklemiş ve Diomedes’in mızrağının yönünü değiştirerek Ares’in yaralanmasını sağlamıştır. Ares oğlu Kyknos’u Herakles’e karşı desteklemeye çalışırken bir kez daha yaralanmıştır.
Olympos Dağı’na saldıran ikiz devler Otus ve Ephialtes karşısında da mağdur olmuşlardır. İkizlerce yakalanıp bir kazanın içine zincirlenir ve orada on üç ay, yani ay takvimine göre bir yıl kaldıktan sonra Hermes tarafından kurtarılır[2]. Viking mitolojisinde Odin, bir savaş tanrısı olmakla birlikte büyü, şiir, kehanet, zafer, avcılık ve ölüm tanrısıdır. Efsaneye göre Odin’in kuzgunları Huginn ve Muninn evrenin her yanında uçup haberler toplayarak ona yardımcı olur. Odin’in Asgard’daki sarayı Valhalla, tüm cesur savaşçıların öldükten sonra gittiği yerdir. Vikinglere göre Odin, gücün ve iktidarın kişileşmiş biçimiydi. Batı dillerinde Çarşamba için kullanılan kelimenin kökeni buradan gelmektedir[3].
Marduk Efsanesinde ise Merkür, Mummu ; Venüs, Lahamu ; Mars, Lahmu ; Ay, Kingu ; Jupiter, Kişar ; Satürn, Anşar ; Plüton isa Gaga idi. Bu efsanenin en can alıcı noktası ise Tiamad’dır. Bugün Mars ile Jupiter arasında bir “astroid kuşağı” mevcuttur. Oysa ki bu astroid kuşağı bir zamanlar var olan ancak bir çarpışmayla parçalanan gezegenin kalıntılarıdır. Bu gezegen, Mezopotamya’nın Yaratılış Efsanesindeki Tiamatdır[4].
BİLGİDEN SEZGİYE : MARS
“ Hani Yusuf babasına Babacığım, gerçekten ben 11 yıldızı, Güneş’i ve Ay’ı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı. “
(Yusuf, Kuran-ı Kerim, 4.Ayet)
İslam filozofu İbn Arabi’nin alegorisinde Taklitçi Mars göğünde Harun’un konuğu olur ve akılcı ise Merih (Mars) gezegeninin ruhunun konuğu olur. Merih, Harun’un yanında taklitçiyi görür ve Harun’un ona güler yüzlü davrandığını görür. Bundan dolayı şaşırır ve nedenini sorar. Harun; burası heybet, korku, güçlük ve ümitsizlik göğüdür. Bunlar kabzı gerektirir. Yanımdaki ise, Peygamber’in ümmetinden gelen ve ağırlanması gereken bir konuktur. Bilgi öğrenmek ve ilahi hükmü aramak üzere gelmiştir. O hükümle, kendisi için belirlediği hususlarda efendisinin sınırlarını aşmaktan korkarak, düşünce düşmanlarına karşı yardım ister. Ben de ona meselenin iç yüzünü açıklayacağım ve rahatlık göstereceğim ki aradığı şeyi arınmış bir ruh ve açık bir gönülle kabul edebilsin. Sonra yüzüğünü taklitçiye çevirir ve ona güçlü olduğu halde yumuşak davranmanın, şiddetle cezalandırılacak kişiye verilen emirlerin, kalplerin mühürlenmesinin, merhamet ve yumuşaklığın, ceberut ve büyüklenmenin, gam ve kederin sırrını öğretir[5].
İbn Arabi’ye göre Salı günü meydana gelen her ilmi mesele, Harun’un ruhaniyetinden meydana gelir. Ateş ve hava unsurundan meydana gelen her ulvi eser ise Merih Feleğinin ruhaniyetinden kaynaklanır. Su ve toprak unsurundaki her süfli eser, beşinci feleğin hareketinden meydana gelir. Bu Bedel’e ait bölge, üçüncü bölgedir. Ona bugünde ve diğer günlerin saatlerinde verilen ilimler mülkü yönetme ve idare ilmi, himaye ve koruma ilmi, ordu düzeni, savaş ve harp hileleri ilmi, kurbanlar ve hayvan kesmek ilmi, kurban günlerinin sırlarının bilinmesi ve onun diğer kısımlara yayılmasının ilmi, hidayet ve sapkınlık ilmi ve kuşkunun delilden ayrışması ilmidir[6]. Bu Bedel’in düsturu “Nefislerinizde de görmüyor musunuz?” ayetidir. Bu üçüncü mertebedir. Çünkü ilk ayetler ilahi isimlerdir, ikincil ayetler ise ufuklardadır. İkincileri takip eden ayetler ise nefislerimizde olan ayetlerdir. Allah şöyle buyurur; “Onlara ayetlerimizi ufuklarda ve kendi nefislerinde göstereceğiz. “
Agrippa ise aşağıdaki betinin Marsla birlikte uğurlu bir günde demir bir levhanın ya da kılıcın üzerine kazındığında, insanı savaşta güçlü kılacağını savunur. Uğursuz Marsla birlikte kırmızı tunç üzerine kazınırsa yapıların kurulmasını engeller, güçlü olanların onurlarını, varlıklarını, değerlerini yok eder, uyumsuzluğa, çatışmaya, insanların, hayvanların nefretine neden olur, arıların, güvercinlerin, balıkların kaçmasına yol açar[7].
Agrippaya göre öğelerden ateş ve bütün yanık, keskin şeyler Mars’çıldır. Suyuklar[8] arasında safra, tatlardan ekşi, dili yakan, ağlatan keskin tatlar. Metaller arasında demir, kırmızı tunç, bütün ateşli, kırmızı, sülfürlü olanlar. Elmas, mıknatıs, kan taşı, ametist. Sarımsak, soğan, pırasa, amonyak, kurtboğan. At, katır, oğlak, kurt, leopar. Zehirli hayvanlar. Sivrisinek, sinek, insana saldıran tüm böcekler. Bütün yırtıcı et yutan, kemik kıran kuşlar, akbaba, şahin, atmaca, karga. Mars ile ilişkilidir[9].
Gizli İlimler Hazinesini derleyen Mustafa İloğlu ise derlemesinde Mirrih (Mars) yıldızının tabiatının nari, dost yıldızının Merkür düşman yıldızının Ay olduğunu belirtmiştir. Mirrih demek; şecaat, neşat, hiddet, gazap, kuvvet, inat, ihtiras, sefahat, riyaset demektir. Ekseriyetle büyük askerler bu yıldız mensupları arasından çıkarlar. Çok yer, obur, ayyaş ve kavgacı olurlar. Harpte cesur, cefakar, çevik, zeki, atılgan, intikamcı, servet ve semana, ezvak-ı adiyyeye düşkün insanlardır. İyilik de fenalık da ihtiras halindedir ve oyunları dahi kavgaya benzer. Aşka düşkündürler ve büyük, devamlı ve sadakatli aşk duyarlar. Gayet kıskançtırlar, aşkta daima tahakküm etmeye meyilleri vardır. İhaneti affetmez ve gördükten sonra daha da haşin ve kaba olurlar[10].
İhvan-ı Safa kardeşliği risalelerinde Mars dairesinden felekler, unsurlar ve doğanların oluşturduğu aleme nüfuz eden ruhani güçler olduğunu belirtirler. İş ve sanatlara meyletme, ilerleme, hız, yüksek derecelere çıkma, gayeleri isteme, tamlığa ulaşma ve güçlülük, üstünlük, izzet ve saltanatla yetkinliğe yükselme onunla gerçekleşir. Onun ruhaniyetinin fiilleri ve meleklerinin işleri, demir madeni, ondan yapılan silah, ateş yakmaya yarayan şey bitki ve hayvanlara sulu rutubetleri ve nemli maddeleri emerek onların meyvelerini olgunlaştıran sıcaklıkla ilgilidir. Bu doğal sıcaklıkla onlardaki soğukluğu çeker. Bu sıcaklık olmazsa bitkilerin kökleri telef olur, sıcaklık basar, mahvolur, zarar görür, yok olur, geriye bir şey kalmaz. Onun hayvanlara özgü fiili, onlarda görülen öfke, düşmanlık ve kötülüktür. İnsanlardaki fiilleri ise savaş ve fitnelerdir. Yeryüzü bölgelerinden ateş ve demir işleme yerleri ve hayvan mezbahalarıdır. İnsan bedeninde ise sarı safra ve sıcaklık ve ısı gibi ondan vücuda yayılan fiillerdir. O olmazsa soğuk ve kuru güç vücutta baskın olur, vücut ölür ve yok olur.
Allah, savaş ve fitneler yoluyla kötüyü iyiden ayırır ve bu bir topluluk için mutluluk olurken, diğer topluluk için mutsuzluk olur. "Ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın diye (böyle yaptı}” Bu ruhaniler de sayılarını Aziz ve Celil olan Allah'tan başka kimsenin bilmediği katı ve sert meleklerdir. Önlerinde kızıl bir ata binmiş bir melik vardır ve elindeki kırmızı bayrakta şu yazılıdır: "Ölümü ve hayatı belirleyen Allah'tan başka ilah yoktur. Göklerde ve yerde bulunan, gece ve gündüz vaktinde sakin olan şeyler onundur:' "Ey cin ve insan toplulukları, göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin” ; "Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için birtakım faydalar bulunan demiri indirdik”
Bu ruhaniler, sultanlar, subaylar, komutanlar, yiğit, atılgan, cesur ve kahraman kimselerin doğumlarıyla ilgilidir. Onlar bununla Satürn'ün yaptıklarının zıddını yaparlar. Çünkü Satürn'ün ruhanilerinin fiili, istikrar, sükunet, hile üretme, hareket yavaşlığı ve fırsat aramadır[11].
Son olarak Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname adlı eserinde Merih (Mars) feleğinin astronomlar tarafından küçük uğursuz olarak adlandırıldığını belirtmiştir. Merih yıldızının tabiat ve vasıflarında müneccimler ittifak üzere demişlerdir ki: Merih’in tabiatı, aşırı sıcaklık ve kuruluktur. Gece erkeği olup küçük uğursuz olarak adlandırılmıştır. Bu yıldızın vasıfları, şenlik, hiddet, sefahat, kuvvet, hıyanet, öfke, edepsizlik, inat ve baş olma hırsı bulunmuştur. Merih, cumartesi gecesi ve salı gününe hâkim bulunmuştur. O gecenin ve bugünün ilk saatleri, buna bağlanmıştır[12].
[1] Gökyüzü Atlası, Evrenin Keşfi : Yıldızlarla, Gezegenler Arasında Bir Yolculuk, İstanbul: 2010 Boyut Yayıncılık, Boyut Matbaacılık A.Ş., Syf : 164 – 167 [2] Başvuru Kitapları Mitoloji, 6. Baskı Nisan 2015, NTV Yayınları, Doğuş Yayın Grubu, İstanbul, Syf: 140 [3] Başvuru Kitapları Mitoloji, 6. Baskı Nisan 2015, NTV Yayınları, Doğuş Yayın Grubu, İstanbul, Syf: 230 [4] Prof. Dr. Mustafa TÖZÜN, Kur’an Rehberliğinde Ezoterizm ve Mitoloji, Ankara: Gece Kitaplığı, 1.Basım, Mart 2020, syf: 34 [5] İbn Arabi, Fütuhatı Mekkiyye, Çeviren Ekrem Demirli, İstanbul: Litera Yayıncılık, 8.Cilt, 4. Baskı 2017, syf: 47-50 [6] İbn Arabi, Fütuhatı Mekkiyye, Çeviren Ekrem Demirli, İstanbul: Litera Yayıncılık, 1.Cilt, 10. Baskı 2020, syf: 440 [7] Heinrich Cornelius Agrippa, Gizli Felsefe ya da Büyü Felsefesi, Çeviren Levent Özşer, İsanbul: Biblos Kitapevi, Yıldız Matbaa, Cilt 2, 3. Basım 2019, syf: 89 [8] Organizmanın kan lenf gibi sıvı bölümleri [9] Heinrich Cornelius Agrippa, Gizli Felsefe ya da Büyü Felsefesi, Çeviren Levent Özşer, İsanbul: Biblos Kitapevi, Yıldız Matbaa, Cilt 1, 4. Basım 2020, syf: 108 – 109 [10] Mustafa İloğlu, ed., Gizli İlimler Hazinesi, İstanbul : Seda Yayınları, Şubat 2013, Cilt. 1, Syf: 53 - 79 [11] İhvan-ı Safa Risaleleri, Ayrıntı Yayınları, İstanbul: Kayhan Matbaacılık, Cilt.4, 1. Basım, 2014, Syf: 166 [12] Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname, Prof. Dr. Durali Yılmaz, İstanbul: Ataç Yayınları, Mart 2016, Cilt 1 Syf: 130 - 218
Comments