“ Gök gürültüsü Allah’ı överek tenzih eder. O’nun korkusundan dolayı melekler de buna katılır. “
(Rad, Kuran-ı Kerim, 13. Ayet)
Uranüs 1781 yılında keşfedilen, kadim yedi gezegene kıyasla yeni bir gezegendir. Aslına bakarsanız yeni keşfettiğimiz ya da keşfettiğimize inandığımız için yeni bir gezegendir diyoruz ki İbn Arabi Fütühattı Mekkiyye adlı eserinde Burçlar feleğinin 12’ye bölünmesi bahsini açıklarken, feleklerin varsayımsal olarak 12’ye bölünmesi esnasında 28 gezegenin etkili olduğundan bahseder.
Dolayısıyla bizim ısrarla (ve tabi ki kadim astrologların) üzerinde durduğumuz 7 gezegenin dışında 21 farklı Gök Cismi’nin etkileri söz konusudur ve bunlardan birinin Uranüs olduğunu düşünmemizin önünde hiçbir engel yoktur. Kaldı ki Madam Blavatsky, Peçesis İsis adlı kitabının 2. Cildinde Uranüs’ün, kadim inanışta Satürn’ün babası olduğuna inanıldığından bahsetmektedir.
Ancak genel kabul Uranüs’ün yeni bir gezegen olduğu yönündedir, bu kabulle sezgilerimizi harekete geçirmek için Uranüs’ün keşfinden sonra Dünya’da gerçekleşen değişimler ve gelişmeleri, bununla birlikte bilimsel bulguları inceleyerek etkilerini ve özelliklerini ortaya koymak suretiyle sezgilerimizi kuvvetlendirecek anahtar kelimelere ulaşabiliriz.
Uranüs bir burçta yaklaşık olarak 7 yıl arası konaklamaktadır. Uranüs yedinin sırrına vakıftır ve emaneti taşımaya haizdir diyebiliriz. Benzer şekilde Uranüs’ün 1928 – 1935 yılları arasında Koç Burcunda konakladığı süre içerisinde Dünyada gerçekleşen insan hakları savunucularının ön plana çıkması ve özgürlük arayışında olanların seslerinin yükselmesi söz konusudur. İşçi hareketleri ve toplumda karşılaşılan mobbing, baskılama uygulamaları, modern hayatı savunanların ön plana çıkması başkaldırı ve asiliklere sebebiyet vermiştir. Bu gelişmeler tahlil edilerek Uranüs’ün mevcut konumunda bu gelişmeler üzerinde ne derece etkili olduğunu araştırabiliriz. Başka bir tarih aralığı ise Kova burcunda konakladığı 1995 – 2003 yılları arasıdır. Bu yıllarda ise teknolojik gelişmeler hızlanmış, insanlar arasında iletişim ve etkileşim daha kolay hale gelmiştir. Benzer bilgileri çoğaltarak gezegenin etkilerini sezgilerimizi arttıracak analizler yapmamız mümkündür.
Uranüs, dürbünle bakıldığında küçük bir ışığa benzer, teleskopla bakıldığında ise her ne kadar yeşil-mavi bir ışık gibi görünüyorsa da yine de üzerindeki ayrıntıların seçilemeyeceği kadar küçük bir disk olarak kalır. Uranüs, Güneş Sisteminde birçok bakımdan tek olan bir gezegendir. Dolanım hareketinin ters olmasının yanı sıra dönüş ekseni de yörünge düzlemine göre 82 derece eğimlidir, dolayısıyla ekvator dolanım hareketinin yönüne neredeyse diktir. Diğer gezegenlerin tersine, kutuplar ve tozlardan ve çok küçük katı parçacıklardan oluşan 11 eş merkezli halka sistemi de çoğu zaman görünür. Manyetik alanı düşüktür ve bir dış gezegen olarak diğerleri gibi atmosferi Hidrojen ve Helyum’dan oluşur ancak ona turuncu-mavi bir renk veren Metan da içerir. Sıcaklık mutlak sıfıra yakın olup -200 derece civarındadır. Satürn gibi Uranüs’ün de hem halkaları hem de sayısız uydusu vardır. Bu uydulardan 5 tanesini Dünya’dan gözlemlemek mümkündür[1].
[1] Gökyüzü Atlası, Evrenin Keşfi : Yıldızlarla, Gezegenler Arasında Bir Yolculuk, İstanbul: 2010 Boyut Yayıncılık, Boyut Matbaacılık A.Ş., Syf : 177 – 178
Kommentare