top of page

Yeni Başlayanlar İçin Astroloji: Satürn Gezeni ve Astroloji

Yazarın fotoğrafı: Orhan Oğuz YILMAZOrhan Oğuz YILMAZ

Güncelleme tarihi: 13 Ağu 2022

“Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı sanıyorlar? Hayır öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadırlar… “

Zuhruf Suresi, 80. Ayet

Hayat; bize göre uzun ancak var oluşa, kimi varlığa göre bir an kadar kısa olan bu süreç kısalığı kadar, ebediyet uzunluğunda döngülerle mevcuttur. Öyle ki yıkılmış, parçalanmış yaşamlar; harap ve bitap düşmüşken, tam sona yaklaşıldığı düşünülürken, yeniden imar edilir ve tutulacak bir dal verilir ama nasıl? Neden parça parça eriyip, atomlarına ayrılarak evrenin sonsuzluğuna karışmadan evvel kapalı kapılar tekrar açılır?


Hayat; bize göre uzun ancak var oluşa, kimi varlığa göre bir an kadar kısa olan bu süreç kısalığı kadar, ebediyet uzunluğunda döngülerle mevcuttur. Öyle ki yıkılmış, parçalanmış yaşamlar; harap ve bitap düşmüşken, tam sona yaklaşıldığı düşünülürken, yeniden imar edilir ve tutulacak bir dal verilir ama nasıl? Neden parça parça eriyip, atomlarına ayrılarak evrenin sonsuzluğuna karışmadan evvel kapalı kapılar tekrar açılır?
Yeni Başlayanlar İçin Astroloji: Satürn Gezeni ve Astroloji

İşte Satürn’ün döngülerinde, mevcuda ulaşan ilahi tecelli zaman zaman hesaba çeker hayatları ve yine onun döngüleri bolluğa çıkarır hesabını ödeyenleri. Yazılmamış kitaplar, tamamlanmamış portreler, hesabı sorulmamış fiiller yoktur Güneş’in doğduğu hiçbir yerde ve Satürn’ün ilahi tecellisi terbiye edicidir bir nevi.

Terbiyenin gayesi ise beşerin, insan olma kabiliyetini geliştirerek Hakkı kalbine sığdırmasına, nefsini arındırmasına ve aynaya baktığında alemdeki her şeyin aynaya yansıdığına tanıklık etmesi arzu edilir. Dizginlenemeyen, algılanması imkansız olan ve tekrarlanamayan tüm tecellinin öğretmenidir Satürn.


SATÜRN’ÜN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ

Jüpiter gibi Satürn’ün de güçlü bir manyetik alanı vardır ve bu durum muazzam kutup ışıklarının oluşumunu sağlar. Satürn iyi bir dürbünle bile kolaylıkla görülebilir. İnci beyazlığında olup çok güzel halkalara sahiptir ama halkalar her zaman gözükmez. Satürn, Jüpiter’e çok benzer. Hidrojen ve Helyum’dan oluşan kalın bir atmosfer tabakası vardır ve kayaç bir çekirdeğe sahip olup, bunun üzerinin sıvı metalik hidrojenden bir okyanus ve moleküler hidrojen ile çeşitli türlerden buzun oluşturduğu bir katmanla kaplı olduğu tahmin edilmektedir. Dönme hareketi diferansiyeldir. Yoğunluğu sudan bile daha düşüktür ve dolayısıyla yüzeyi katı değildir. Kendi etrafında bir tam dönüşü 10 saat 40 dakikadır. Çok yüksek bir hıza sahiptir ve bu hız hem şeklini hem de atmosferinin katmanlarını etkiler. Satürn’de de Jüpiter’dekine benzer şekilde atmosferik olaylardan kaynaklı kırmızı bir leke mevcuttur. Kuşaklarının farklı renklerde olması bulutların bileşimindeki kükürt ve fosfordan ve bunların kalınlığından kaynaklanır. Satürn’de Jüpiter de olduğu gibi Güneş’ten aldığı enerjinin daha fazlasını üretir. Satürn özellikle olağanüstü halkalarından dolayı ilgi odağı olmaktadır. Bu halkalar gezegenin çevresinde yörüngede dolanan tozlardan, buz, kuru buz ve buzlaşmış kaya parçacıklarından oluşur. Bu halkalar 14,5 yıla yakın periyotlarla kaybolurlar çünkü gözlemciye göre tam yandan görülürler. Uzay çöplerini Satürn dışındaki hiçbir gezegen, onun kadar yakalayamamıştır. 18 tanesi büyük olmak üzere 31 uydusu ile Satürn’ün etrafında minyatür bir Güneş Sistemi var gibidir[1].


SATÜRN’ÜN DİNLER VE MİTOLOJİDEKİ YERİ

Yunan mitolojisinde karşılığı Kronos’tur. Zamanı kontrol eder, disiplin ve ahlak kurallarını belirler tarım ve hasat konusunda ise semboldür. İlahi kurallar yerine kendi iradesini ve yasalarını uygulamaya çalışanları şiddetli şekilde cezalandıran bir motiftir.


Marduk Efsanesinde ise Merkür, Mummu ; Venüs, Lahamu ; Mars, Lahmu ; Ay, Kingu ; Jupiter, Kişar ; Satürn, Anşar ; Plüton isa Gaga idi. Bu efsanenin en can alıcı noktası ise Tiamad’dır. Bu gün Mars ile Jupiter arasında bir “astroid kuşağı” mevcuttur. Oysa ki bu astroid kuşağı bir zamanlar var olan ancak bir çarpışmayla parçalanan gezegenin kalıntılarıdır. Bu gezegen, Mezopotamya’nın Yaratılış Efsanesindeki Tiamatdır[2].


Genel olarak mitolojilerde Satürn’ün yaşamı uzatacağına inanılır ve Hindistan’da belli dinlerin Satürn’e bağlı olduğunu, bunlara göre insanların uzun yaşadığı ve iyice yaşlanmadan ölmediğidir[3].


BİLGİDEN SEZGİYE : SATÜRN

“ Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin. “

(Al-i İmran, Kuran-ı Kerim, 27. Ayet)

İslam Filozofu İbn Arabi alegorisinde yedinci gökte taklitçiyi Halil İbrahim ve akılcıyı ise Keyvan’ın ruhunun (Satürn) karşıladığını belirtir. Burası gerçekte birinci göktür. Keyvan akılcıyı karanlık, ürkütücü bir eve yerleştirerek kendisine şöyle der “burası kardeşinin -yani kendinin- evidir. Sana gelene kadar burada bekle.” İbrahim, taklitçiye üç ışığın sırrını izah eder. Hakkı, ancak mümin olanların kalbine sığdırabileceğini, nefs aynasının riyazet ve mücadeleyle parlattığında nefsin arınacağını ve doğanın pasının üzerinden silineceğini, zatının aynasını alemlerin suretlerinin karşısına tutunca, alemdeki her şeyin aynaya yansıyacağını, sınırlanamayan, düşünülemeyen ve kayıt altına alınamayan sırları öğretir. Göklerin ve yerin yaratılışı, bilinmeyen istidrac[4], farkına varılmayan gizli tuzak, sağlam tuzak, perde ve işlerdeki sebat ve ağırbaşlılık bu gökten öğrenilir. Bu feleğin altından özellikle yeryüzüne kadar uzayan suretlerin varlıkları bir cevherde buradan sabit olur[5].


Cumartesi günü meydana gelen her ilmi konu, Halil İbrahim ruhaniyetindendir. Bugünde ateş ve hava unsurunda oluşan her ulvi eser Keyvan gezegeninin kendi feleğinde hareket etmesinden meydana gelirken su ve toprak unsurunda meydana gelen her süfli eser ise bu gezegenin feleğinin hareketinden oluşur. Bugünde ve diğer günlerin gece ve gündüzündeki saatlerinde birinci bölgeyi koruyan bu Bedel adına meydana gelen ilimler, sebat ve durağanlık ilmi, devam ve kalıcılık ilmidir[6]. Bu Bedel’in makamı ve düsturu, “O’nun benzeri yoktur ayetidir. Bunun sebebi ikiliğin kendisine ait olmasıdır. Çünkü bir benzeri kendisinden önce olsaydı, onun ilk olması geçerli olmazdı[7].


Agrippa ise Gizli Felsefe adlı eserinde tanrısal adların iyi olan için anlama yetisi, kötü olanlar için bir tin konur diye belirtir. Ondan Satürn’ün, onun tinlerinin mührü ya da karakteri çizilir. Uğurlu Satürn ile aşağıdaki beti kurşun bir levhaya kazınırsa bu tablonun doğuma yardım edeceği, insanı güvenli, güçlü kılacağı, prenslerden, erklerden dileklerinin yerine getirilmesini sağlayacağı söylenir. Ancak uğursuz Satürn ile yapılırsa yapı kurmayı, ekimi önler, insanı onursuz duruma düşürür, değersiz kılar[8].


Devamında Agrippa; Satürn için öğelerden su ve toprak, suyuklar arasından nemli kara safra Satürn’e ait olduğunu belirtir. Tatlar arasında ekşi, mayoş, tadı kaçmış olanlar; metaller arasında ağırlıklarından ötürü kurşun, altın-mancasit, Satürn ile bağlantılıdır. Taşlardan oniks, ziazaa, kamonius, safir, kahverengi yeşim, kadıköytaşı, mıknatıs, bütün kara, ağır, toprakla ilgili taşlar Satürn ile ilişkilidir. Zerrin, ejderotu, sedefotu, kimyon, çöpleme, asbentin elde edildiği ağaç, adamotu, afyon, duyarsızlaştıran şeyler, hiçbir zaman ekilmeyen ve meyve vermeyen şeyler, kara renkli üzümler, kara incir gibi kara meyve verenler, çan, selvi, kaba, acı olan, kötü kokanlar, kara gölgesi olanlar, çok keskin kara sakız verenler, en yararsız meyveler verenler, yaşlanıp ölmeyenler Satürn ile bağlantılıdır. Sürünen hayvanlar, ayrı yaşayanlar, gece gezen, üzgün, düşünen, bön, aç gözlü, korkunç, melankolik, çok uğraştıran, ağır, çok yiyen, yavrularını yiyen, maymun, kedi, domuz, katır, deve, ayı, köstebek, eşek, kurt, tavşan, ejderha, bazilisk, kara kurbağası, yılanlar, sürünen şeyler, akrepler, karıncalar, topraktaki, sudaki evlerin yıkıntılarında çürümüş şeylerden doğanlar, bir çok böcek türü Satürn ile ilgilidir. Turna, deve kuşu, tavus kuşu, baykuş, yarasa, yağmur kuşu, karga, bıldırcın, yılan balığı, isitiridye, kaplumbağa, Satürn ile bağlantılır[1].


Mustafa İloğlu ise Gizli İlimler Hazinesi adlı derlemesinde Satürn yıldızının dostunun Mars, düşmanın ise Venüs olduğunu belirtir. Yıldızın tesiri altında olanların muhayyileleri kuvvetlidir. Sabır ve sebat en büyük kuvvetleridir. Sebatlı ve sabırlı bir çalışma ile önlerine gelen her müşkülü ortadan kaldırmaya muvaffak olurlar. Para hususunda müsrif değildirler. İdareli yaşamayı severler. Bu huylarından dolayı kendilerine hasis denebilir. Yalnızlıktan, tenhalıktan ziyadesiyle hoşlanırlar. Kalabalıklardan, topluluktan daima kaçarlar. Yalnızlık içinde düşünceleriyle başbaşa kalmaktan hoşlanırlar. İntizamperver, biraz alaycı ve kindar olurlar. Müfrit heyecanlar duymazlar. Mütealayı severler. Müdebbir, uzağı gören, cesur ve çalışkan kimselerdir. Toprağı, ağaç dikmesini severler. Kıskançlıklarını izhar etmez, kin ve intikamları şiddetli olur. Soğuk dururlar ve coşkunluklarını göstermezler[2].


İhvan-ı Safa kardeşliği Risalelerinde Satürn dairesinden felekler, anneler ve doğanlar gibi tüm aleme nüfuz eden ruhaniyetler yayıldığını belirtir. Onun sayesinde suret heyulaya tutunur. O, şeylere ağırlık, vakar, durma ve yavaşlık özelliği kazandırır. Onun insan bedenindeki yeri dalaktır. Ondan bedene yayılan şey kara safradır. Onunla bedenin kemik, sinir, deri ve donuk nemleri gibi parçaları meydana gelir. Yaşlık ve kuruluk onun fiillerindendir. Kara renkli ve çirkin suretli hayvanlar ve bitkiler, zift ve kara kurşun gibi madenler, siyah renkli ve pis kokulu her şey, yeryüzündeki kara dağlar, karanlık vadiler, engebeli yollar ve çirkin görünüşlü korkunç vahşiler ve insanlar aleminde de bu nitelikte olanlar ona aittir.


Ölüm ve hareketsizlik bu ruhanilerin fiillerindendir. Ondan aleme yayılan melekler, yüksek nefisler ve dikkatsiz ruhların azap çekmesi için onlardan ortaya çıkan fiil ve hareketlerle nitelenmişlerdir. Onlar silinmiş kitaplar ve ters yüz olmuş resimlerdir. Onun ruhaniyetinin alemdeki fiilleri, soğukluk ve kuruluktur. Ruhları tutmak ve bedenleri öldürmek için inen melekler gece saatleriyle görevli ruhanilerdir. Onların sayısını Allah'tan başka kimse bilmez. Onlar siyah binekler üzerine binmişlerdir. Başlarında elindeki siyah bayrak üzerinde şu yazı bulunan bir melik vardır: "Geceyi ve gündüzü belirleyen, karanlıkları ve aydınlığı yaratan Allah'tan başka ilah yoktur”.


Yeryüzünün harap olmuş yerleri, virane mekanları, yüksek dağları ve engebeli yollarına mahsustur. Bu, yeryüzünün yıkılmış yerlerinin imar edilmesidir. Denizler, kendi yerlerine onlar sayesinde tutunurlar ve yeryüzünün kazıkları onlar sayesinde sabit olurlar. O olmasaydı yeryüzünün parçaları erir, suya karışır ve denizlere akardı. Onlarla görevli olan bu melekler, onları Aziz ve Celil olan Allah'ın izniyle tutarlar. Filozoflar bu melekleri Satürn'ün ruhanileri diye, Şeriat ise gazap melekleri, ordular ve yardımcılar diye adlandırır. Onlar ruhları almakla görevlidirler. Ölüm meleği onlardandır[3].


Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname adlı eserinde Zühal (Satürn) feleği üzerine astronomlar tarafından geyvan lakabıyla adlandırılıp, büyük uğursuz ve hızlı hindi dediklerini belirtir. Zühal’in tabiatının son derece soğuk ve kuru olduğundan, gündüzsel erkek bulunup en büyük uğursuz olduğu bilinmiştir ifadelerine yer verir. Buna bakmak keder ve üzüntü vericidir. Bu yıldıza, ahmak, cahil, cimri, kıskanç, yalancı, lânetli, gamlı, tembel, kalın kafa ve zararlı sıfatları verilmiştir. Bu yıldız, çarşamba gecesiyle cumartesi gündüzüne hâkim bulunmuştur. O gece ve gündüzün ilk saatleri buna bağlı kılınmıştır. Bizim bu felekler ve yıldızların durumlarını özetle aradığımız, ibretlerle dolu kâinatta, ilâhî cilveleri görüp, hayran olmak ve yaratıcısını bilmektir. Her şeyden geçip ona yönelmektir[4].


 

[1] Heinrich Cornelius Agrippa, Gizli Felsefe ya da Büyü Felsefesi, Çeviren Levent Özşer, İsanbul: Biblos Kitapevi, Yıldız Matbaa, Cilt 1, 4. Basım 2020, syf: 104 – 105 [2] Mustafa İloğlu, ed., Gizli İlimler Hazinesi, İstanbul : Seda Yayınları, Şubat 2013, Cilt. 1, Syf: 53 - 79 [3] İhvan-ı Safa Risaleleri, Ayrıntı Yayınları, İstanbul: Kayhan Matbaacılık, Cilt.4, 1. Basım, 2014, Syf: 165 [4] Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname, Prof. Dr. Durali Yılmaz, İstanbul: Ataç Yayınları, Mart 2016, Cilt 1 Syf: 130 - 218 [1] Gökyüzü Atlası, Evrenin Keşfi : Yıldızlarla, Gezegenler Arasında Bir Yolculuk, İstanbul: 2010 Boyut Yayıncılık, Boyut Matbaacılık A.Ş., Syf : 174 – 176 [2] Prof. Dr. Mustafa TÖZÜN, Kur’an Rehberliğinde Ezoterizm ve Mitoloji, Ankara: Gece Kitaplığı, 1.Basım, Mart 2020, syf: 34 [3] Heinrich Cornelius Agrippa, Gizli Felsefe ya da Büyü Felsefesi, Çeviren Levent Özşer, İsanbul: Biblos Kitapevi, Yıldız Matbaa, Cilt 2, 3. Basım 2019, syf: 149 – 150 [4] Merdiven basamakalarını çıkar gibi yavaş yavaş yürümek, merdiven çıkmak. Bir kimseyi bir şeye adım adım, derece derece yaklaştırmak, onu kurduğu tuzağa yaklaştırıp düşürmek, aldatmak. [5] İbn Arabi, Fütuhatı Mekkiyye, Çeviren Ekrem Demirli, İstanbul: Litera Yayıncılık, 8.Cilt, 4. Baskı 2017, syf: 53-57 [6] İbn Arabi, Fütuhatı Mekkiyye, Çeviren Ekrem Demirli, İstanbul: Litera Yayıncılık, 1.Cilt, 10. Baskı 2020, syf: 442 [7] İbn Arabi, Fütuhatı Mekkiyye, Çeviren Ekrem Demirli, İstanbul: Litera Yayıncılık, 1.Cilt, 10. Baskı 2020, syf: 442 [8] Heinrich Cornelius Agrippa, Gizli Felsefe ya da Büyü Felsefesi, Çeviren Levent Özşer, İsanbul: Biblos Kitapevi, Yıldız Matbaa, Cilt 2, 3. Basım 2019, syf: 88

Comments


bottom of page