“Hani, Rabbin melekler; Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir halife yaratacağım, Onu düzenleyip içine Ruh’umdan üflediğim zaman, onun için hem saygıyla eğilin demişti. “
Hicr Suresi 28. Ayet
Hayat ve Ruh, birbirinden ayrılamayan iki zıtlık. Adeta insan bedeni ikiliğin birlik olduğu, zıtlıkların birleşerek nötr hale geldiği madum bir varlıktır. Ancak birliği, dengeyi bozan maddeye artan temayül ve bu ikisi arasında insan, Ruh’u, metafizik olanı tamamen ötelemiş ve onunla alakalı her şeyi sonraki hayata tehir etmiştir.

İşte Merkür; tüm ruhaniyetiyle insana semadan vehimler ve ilham bilgisini aktarmak, rüyalarla, kıyas ve analitik düşünceyle, insanın anlayış ve idrakini arttıracak tüm mesajları, her ne kadar çok nadir gözlense de iletmektedir. Bu sayede insan ikilikteki birliğe kavuşabilecektir. Belağatı ve ifadesi gelişecek, Dünya’da da adab ve ilim alanında kendini geliştirecek, sonunda bütünlüğe erişecektir.
Merkür gezeni tam olarak eğitimimizin mottosunu heybesinde barındırır. Öyle ki tüm “sır” olanın ancak sezgilerle anlaşılabileceğini ifade etmiştik ve sezgileri güçlendiren metafizik olanı destekleyen Merkür’dür. Ancak ne yazık ki kendisi hakkında ne bilimsel ne de mitolojik fazla bir bilgi yoktur.
MERKÜR’ÜN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ
Güneş’e en yakın gezegen olan Merkür, yoğunluk olarak Dünya’dan sonraki en yoğun ve Plüto’dan sonra en küçük, gündüz ile gece arasındaki sıcaklık farkının en büyük olduğu gezegendir. Gündüzleri ortalama 550 – 500 santigrat derece arasında bir cehennem sıcağı ve geceleri ise -123 santigrat dereceye kadar dondurucu bir soğuk söz konusudur.
Merkür’ün dolanım hızı çok hızlıdır, Güneş’in etrafında tam dolanımını 88 günde tamamlar, kendi etrafında dönüşünü ise 58,65 Dünya gününde tamamlamaktadır. Ancak Güneş’in aynı noktaya tekrar geri gelmesi 176 gün sürdüğünden sadece birkaç günde bir gözlenebilir ve sonrasında kaybolur. Dünya’dan bakıldığında Ay ve Venüs’ün evreleri olduğu gibi Merkür’ün de evreleri olduğu gözlenir.
Merkür, Güneş’in çok güçlü radyasyonuna maruz kalmaktadır. Güneş rüzgarının şiddetli etkisi altında olan Merkür’ün yer çekim gücü zayıf olup çevresinde ağırlıklı olarak helyumdan oluşan, çok ince bir gaz katmanı vardır ve atmosferi yoktur. Gece ile gündüz arasındaki aşırı derece de sıcaklık farklılıkları atmosferi olmamasından kaynaklanır.
Meteor yağmurlarından dolayı her tarafı Ay gibi kraterlerle kaplıdır. Düzlük bölgeleri de Ay’ın havzalarına çok benzer. Manyetik alanının zayıf ve yoğunluğunun da çok yüksek olmasından dolayı Merkür’ün demirden bir çekirdeği olduğu varsayılır ve uydusu da yoktur[1].
MERKÜR’ÜN DİNLER VE MİTOLOJİDEKİ YERİ
Hermes, Roma Tanrısı Mercurius ile özdeşleştirilmiştir. Başlangıçta hayvancılıkla bağlantılı bir Arkadia bereket tanrısı olan Hermes, zamanla en fırıldakçı ve en cin fikirli Tanrı konumunu kazandı. Babası ve diğer tanrılara bir ulak olarak hizmet verdiğine ve ölülerin ruhlarını ölüler diyarına götürdüğüne inanılırdı. Tüccarların koruyucusu olmaklar birlikte, oyunbaz kişiliğiyle hırsızların da tanrısı sayılırdı. Zarın mucidi olması nedeniyle, kumarbazlar da ona zenginlik ve talih tanrısı olarak saygı duyardı. Hermes’e ayrıca insanoğlunun benimsediği lir, ateş, alfabe ve ayin kurbanı gibi bir sürü şeyin mucidi olma payesi verilirdi. Diplomatik becerilerinden dolayı, dilin ve hitabetin koruyucu tanrısı olarak görülürdü[2].
Roma mitolojisinde ise Philemon ve Baucis gezgin kılığına girmiş olan Jupiter ve oğlu Mercurius kalacak bir yer arar. Sadece Philemon ve Baucis adlı yardımsever ve yaşlı bir çift kapısını açarak onlara yemek verir. Tanrılar çifti ödüllendirmek için evlerini bir tapınağa çevirir. Ama yaşlı çiftin istediği tek şey asla birbirinden ayrılmamaktır. Bunun üzerine, öldükten sonra yan yana duran ve dalları birbirine sarılmış olan iki ağaca dönüştürülürler[3].
BİLGİDEN SEZGİYE : MERKÜR
“ Sizi tutuklayıp mahkemeye verdiklerinde, Ne söyleyeceğiz? diye kaygılanmayın ; O anda size ne esinlenirse onu söyleyin. Çünkü konuşan siz değil Ruh’ul Kuds olacaktır. “
(Yaratılış, Markos,, 13-11)
İbn Arabi’nin Fütuhattı Mekkiyye adlı eserinde taklitçi ve akılcı alegorisinde Merkür şu cümlelerle açıklanmaya çalışılır; İkinci gökte taklitçiyi yanında Yahya’nın da bulunduğu İsa konuk eder. İsa Allan’ın ruhu olduğu gibi Yahya da hayat sahibidir. Ruh ve hayat birbirinden ayrılmadığı gibi İsa ve Yahya da birbirinden ayrılmazlar. Akılcı ise Katip’in (Merkür) yanında konaklar. Bu semada bulunan ise yedinci vekildir. O beşeri yaratılışın ortaya çıktığı rahimlerde nutfeden sorumludur ve nutfenin düşmesinden sonraki yedinci ayda onunla ilgilidir. Bu mertebeden taklitçi, harfleri kullanmayı ve simya ilmini öğrenir. Bununla birlikte kelimelerin şerefini, cevamiül kelimi ve kün (ol) sözünün hakikatini öğrenir. Bu sözün, geçmiş veya gelecek ya da şimdiki zamana değil de, niçin emir kipine tahsis edildiğini öğrenir. Bu gökten taklitçinin nefsi adına kalplerin kendisiyle hayat bulduğu ilmi hayat gerçekleşir. Buradan işlerin başkalaşması öğrenildiği gibi sahiplerine hallerin verilmesi yine buradan öğrenilir. Aklını buraya ver ve kalbini açık tut, bil ki Rabbin seni en doğru yola ulaştırır. Akılcı ise Katip’teki bilgi, altındaki unsur kaynaklı alemde bulunan cisimlerde hüküm sahibidir. Bu bilgilerden istidadına göre akılcıya verir[4].
Çarşamba günü meydana gelen her ilmi konu, İsa’nın ruhaniyetindendir. Çarşamba nur günüdür. Hz. İsa bugün üzerinde bulunduğumuz bu yola girerken bize nazarı vardır. Ateş ve havadaki her ulvi eser, Katib’in feleğinde yüzüşünden, su ve toprak unsurundaki her süfli eser ise ikinci göğün feleğin hareketindendir. Bugünün sahibi Bedel’e ait bölge, altıncı bölgedir. Onun için bugünde ve diğer günlerdeki saatlerde meydana gelen ilimler, vehimler ve ilham bilgisi, vahiy, görüşler, kıyaslamalar, rüya, ifade, sanatsal yaratım ilmi, koruma ve düzenleme ilmi, anlayış gözüne ilişen sürçme ilmi, talimler ilmi, yazı ve adab ilmi, zecr, kehanet, sihir, tılsımlar ve niyetler ilmidir[5]. Bu Bedel’in düsturu “İşimi Allah’a havale ederim.” Ayetidir. Beşinci bedelde sorar çünkü bilmiyordur. Sorduğunda ise öğrenmiştir artık. Öğrendiğinde ise Rabbine dair bilgisinin hakikatine ulaşmış ve böylelikle kendi işini Allah’a havale etmiştir. Çünkü işi hakkında kendisinin bir hükmü olmadığını ve “Allah’ın dilediğini yapan” olduğunu anlamıştır. Bu nedenle Allah’a tevekkül etmenin daha doğru olduğunu ve bu ayeti düstur edindiğini kabul eder[6].
İhvan-ı Safa Risalelerinde ise Merkür dairesinden alemin bütün bedenine ve parçalarına nüfuz eden ruhani güçler yayılır ve bilgiler, ilimler, görüşler, ilham, rüya ve vahiy onlarla gerçekleşir. Bu, beyinden vehim gücünün ve onu izleyen zihin, tahayyül, fikir, düşünce, temyiz, sezgi, görüş, ilham, şuur ve duygunun yayılmasına ve onların ruhaniyetlerini kaplamasına benzer. Onun inen meleklerinin fiilleri, doğal madenlerde civa ve yükselen ruhlarla, cevherlerden inci/boncuk ve badizehr ile, hayvanlardan zürafalar, yaban öküzleri ve yavaş yürüyen ve hızlı giden her şey ile, bitkilerden üstün ilaçlarla, insan aleminden katipler, vezirler, valiler ve mal tahsildarlarının doğumlarıyla ile ilgilidir. Sanat ve meslekler alanında etkilidir. Söz alanından şiir, hat, nazım ve benzerleri ile de ilgilidir. Onun dairesinden inen melekler Kiramen Katibin ve hesap sorucu Hafaza melekleridir. Onların güzel görünüşleri, parlak suretleri vardır. Ruhları hafif ve şahısları ince ve yumuşaktır. Onlara elinde şöyle yazılı bir bayrak bulunan bir melek başkanlık eder: "Ortağı olmayan Allah'tan başka ilah yoktur:' "Hayır, böyle yapma! Çünkü bu bir öğüttür. Dileyen ondan öğüt alır. O, şerefli ve sadık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir[7].
Gizli Felsefe ya da Büyü Felsefesi adlı kitabın yazarı İtalyan Agrippa ise Uğurlu olan bir günde Merkür ile birlikte gümüş levha ya da sarı tunç üzerine aşağıdaki Merkür’ün betisi kazınırsa ya da yazılmamış parşömen üzerine yazılırsa taşıyana şükran uyandırır, dilediği her şeyde uğur getirir, kazanç getirir, yoksulluğu önler, belleğe ve anlama yetisine, biliciliğe, düşlerdeki gizlerin anlaşılmasına yol açar. Merkür uğursuz olduğundan ise tersi durumlar gerçekleşir[8].
Öğeler arasında su, tatlar arasında çeşitli, tuhaf karma tatlar. Metaller arasında civa, kalay, ak prit, taşlar arasında zümrüt, agat, kırmızı mermer, topaz; fındık ağacı, beş yapraklı çim, maydanoz, farklı yapıların değişik biçimlerin birleşimi olan bitkiler; hayvanlardan duyuları hızlı, zeki, güçlü, değişken ve çabuk olan ve insanla kolay iletişim kuranlar. Aldatıcı ve kandırıcılığı yüzünden pourcontrell, çalışkanlığı yüzünden çatal balığı Merkür ile bağlantılıdır[9].
Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname adlı eserinde Utarit (Merkür) gezegeninin astronomlar tarafından iki aşağı namıyla anıldığından bahseder ve Utarit’in tabiatı soğukluk ve kuruluk olup, gündüz erkeği bulunmuştur. Kendinden başka yıldızın tabiatıyla uyuşucu olduğundan; uyuşan ve ara bozan namıyla adlandırılmıştır. Bu yıldızın vasıfları, edep, zekilik, anlayışlılık, sezgi, zihin, yetenek, nutuk, belâgat, nakış, kitabet, hesap, isabet, zekâ, dikkat, sanat, hile ve hıyanet bulunmuştur. Bu yıldızın talih düştüğü menilerde bu vasıflarıyla etkili olduğu gözlenmiştir. Bu yıldız, pazar gecesi ve çarşamba gününe hâkim bulunmuştur. O gecenin ve bu gündüzün ilk saatleri, buna oranlanmıştır[10].
Son olarak Gizli İlimler Hazinesi derlemesinde bu gezegenden şu cümlelerle bahsedilir; Utarid (Merkür) yıldızının tabiatı havadır ve tabiatı itibarıyla dostu ateştir. Dost yıldızı Güneş ve düşman yıldızı Jüpiterdir. Bu yıldızın tesiri altında olanlar iyiye yakın oldukları zaman iyi, kötüye yakın oldukları zaman kötü olurlar. Ediptirler. Fehim ve feraset, nutuk ve belagat, nakış ve kitabet, taharet, rifk, dikkat, zeka, hüner, hile ve hıyanet mümeyyiz evsaflarındandır. Suhuletle yalan söyleyebilir ve yanlış bir adımdan maharetle kendilerini kurtarabilirler.Beliğul kelam, fasihul lisandırlar. Cahil olanları gevezedir ve iyi yalancı, hilekar, dessas, muğfildir. İstiklali severler, her türlü ulum ve fünunu tahsile muktedirdirler. Zeki, çevik, şen, mahir, işgüzar, beliğ oldukları gibi muhibbi fen dahi olabilirler[11].
[1] Gökyüzü Atlası, Evrenin Keşfi : Yıldızlarla, Gezegenler Arasında Bir Yolculuk, İstanbul: 2010 Boyut Yayıncılık, Boyut Matbaacılık A.Ş., Syf : 158 - 159 [2] Başvuru Kitapları Mitoloji, 6. Baskı Nisan 2015, NTV Yayınları, Doğuş Yayın Grubu, İstanbul, Syf: 148 [3] Başvuru Kitapları Mitoloji, 6. Baskı Nisan 2015, NTV Yayınları, Doğuş Yayın Grubu, İstanbul, Syf: 212 [4] İbn Arabi, Fütuhatı Mekkiyye, Çeviren Ekrem Demirli, İstanbul: Litera Yayıncılık, 8.Cilt, 4. Baskı 2017, syf: 43 - 45 [5] İbn Arabi, Fütuhatı Mekkiyye, Çeviren Ekrem Demirli, İstanbul: Litera Yayıncılık, 1.Cilt, 10. Baskı 2020, syf: 440 [6] İbn Arabi, Fütuhatı Mekkiyye, Çeviren Ekrem Demirli, İstanbul: Litera Yayıncılık, 1.Cilt, 10. Baskı 2020, syf: 443 [7] İhvan-ı Safa Risaleleri, Ayrıntı Yayınları, İstanbul: Kayhan Matbaacılık, Cilt.4, 1. Basım, 2014, Syf: 168 [8] Heinrich Cornelius Agrippa, Gizli Felsefe ya da Büyü Felsefesi, Çeviren Levent Özşer, İsanbul: Biblos Kitapevi, Yıldız Matbaa, Cilt 2, 3. Basım 2019, syf: 90 [9] Heinrich Cornelius Agrippa, Gizli Felsefe ya da Büyü Felsefesi, Çeviren Levent Özşer, İsanbul: Biblos Kitapevi, Yıldız Matbaa, Cilt 1, 4. Basım 2020, syf: 112 – 113 [10]Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname, Prof. Dr. Durali Yılmaz, İstanbul: Ataç Yayınları, Mart 2016, Cilt 1 Syf: 130 - 218 [11] M Mustafa İloğlu, ed., Gizli İlimler Hazinesi, İstanbul : Seda Yayınları, Şubat 2013, Cilt. 1, Syf: 53 - 79
Comments